Döneminin ünlü devlet adamlarından olan Muhammed Emin Paşa’nın adı, Kafkasya’da Ruslara karşı kahramanca savaş veren ve bu savaşla özdeşleşen Şeyh Şamil’in naibi olarak tarihte geçer. Zaman zaman Anadolu’ya gelerek, Şeyh Şamil’in mesajlarını Osmanlı Devleti’ne aktaran Emin Paşa; Şeyh Şamil’in Rusya’ya teslim olmasının ardından ailesiyle birlikte 1859 yılında Bursa Armutköy’e yerleştirilmiştir. 107 yaşında vefat eden bu cesur ve cömert devlet adamı ile ailesinin kabirleri Bursa’nın Osmangazi ilçesi sınırlarında yer alan Armutköy Camisi haziresinde bulunmaktadır. Mezar taşında şunlar yazılıdır:
Hüve’l –Hayyul-Bâkî
Rağbet itmez fâni dehre akl-ı tâm
Şâh u gedâ kabre gelir bir gün hitâm
İşte bu ve’l-inzâd sâhib-i amel
Nice dem dehr içre durdı hoş nizâm
Nice sâl küffâr ile itdi cihâd
Fi-sebilillâh gazâda aldı nâm
Hem şecî’ vü hem sahî-i mükrim idi
Kabrini nûr eylesin Rabbu’l-enâm
Şeyh Şâmil’in vekîli bu idi
Hem aduvvusundan alurdı intikâm
Nâib Paşa ismidir Muhammed Emin
Yüz yedi yaşında oldı ömrü tâm
- 1317 / M. 1900
Armutköy Kabristanlığı’nda ayrıca Muhammed Emin Paşa’nın kızı Behice Hanım’ın (Ö.1899), oğlu Cafer Bey’in (Ö.1893), zevceleri Hacı Fatma Hanım (Ö. 1867) ile Adile Hanım’ın (Ö.1881) ve annesi Eyzey Hanım’ın (Ö.1868) kabirleri de bulunmaktadır.
Hatice Kübra Güneş, 1943, Yalova Güneyköy
Biz Dağıstanlıyız. Şeyh Şamil’in kafilesindeniz. Şeyh Şamil’in naibi Muhammed Emin Paşa Kafkasya’dan gelirken yanında büyük dedem ile kayınpederimin babası da varmış. İlk önce Armutköy’e yerleşmişler. Ancak sivrisinek yüzünden sıtmaya yakalanıp ölenler çok olunca dağlık bir yer aramışlar. Sultan Reşat onlara yardım edip “nereye isterseniz yerleşebilirsiniz” demesi üzerine buraya gelip Güneyköy’ü kurmuşlar. Burada ve Armutköy’de yaşayanların geneli eskiden Avarca konuşurlarmış.
Aile büyüklerimizden duyduğumuza göre, kayınvalidemin büyük dayısı Muhammed Emin Paşa’nın Dağıstan’dan çıkmasına izin verilmiyormuş. Bunun üzerine bir insanın sığacağı büyüklükte bir sandık yapılmış ve gizlice taşınmış. Vapura binerlerken yetkililer: “Bu sandığın içinde ne var” diye sormuşlar. “Ne olacak çoluk çocuğumun üstü başı var” deyip Emin Paşa’yı bu sandıkla Dağıstan’dan getirmişler.
Ayten Erşen, 1936, İnegöl Rüştiye Köyü
İnegöl’ün Rüştiye köyünde doğdum. Ailem, 93 Harbi’nden sonra Abhazya’nın Tsabal bölgesinden çıkarak, Rumeli üzerinden gemiler ve öküz arabalarıyla gelmiş. Atalarım uzun gemi yolculukları sırasında açlık ve salgın hastalıklar gibi çeşitli zorluklarla karşılaşmış. Ölen çocuklarını, babalarını, analarını denize bırakmak zorunda kaldıklarından büyük halam gibi bu zor günleri yaşayan tüm halkımız ölülerine saygısından hayatı boyunca hiç balık yememiş.
Aytekin Akay, 1945, İnegöl Rüştiye Köyü
Köyümüz 1864-1890 yılları arasında Abhazya’dan gelen Aköy sülalesi tarafından kurulmuş. Büyüklerimiz, evlerinde Abhazca konuşurlardı. Ama daha Osmanlı zamanında, idareye yakın kimselerden, medreseye gidebilenlerden ya da ticaret yapanlardan Türkçe öğrenenler olmuş. Medrese mezunu bir Hafız amcam vardı. Kurtuluş Savaşı’nda Kuva-yi Milliye’ye katılarak istihbaratçı olarak görev yapmış. O anlatırdı: “Askerlik uzun, etrafta benim dilimden konuşan kimse yok; ben de unutmayayım diye içtima zamanlarımda bir dalı tutar, onunla konuşurdum” derdi. Ama gene saygısından dışarıdan bir misafir geldiğinde Hafız amcam bizi çağırır: “Gelen misafir Abhazca bilmez. O burada bulunduğu müddetçe de, siz onun duyacağı şekilde Abhazca konuşmamalısınız, ayıptır” derdi. Ayıp; çok önemli bir şeydir bizim kültürümüzde; “Kurşun ye, o lafı yeme!”
Hayatı
Muhammed Emin Asiyalal, 1818’de Dağıstan’ın Gunib vilayetine bağlı bir Avar köyü olan Honoda’da (Гьонода) doğmuştur. Babasının ismi «Honodalı Hacı» anlamında olan Honodiyaw Hajı’dır. Lakabı olarak annesi Asiye’nin adıyla çağrılmıştır. Bu yüzden Avar dilinde lakap olarak Asiyalal Muhammed («Asiye’nin Muhammed») biçiminde adlandırılmıştır.
Kuzey Kafkasya’daki önemi
1829 Edirne Antlaşması’na dayanarak Çerkesler üzerinde egemenlik hakları bulunduğunu öne süren Ruslar, bunu kabul etmeyen Çerkeslere (Adıgelere) boyun eğdirmek için, Çerkesya’yı üzerinde kale, karakol ve gözetleme kuleleri bulunan müstahkem askeri hatlarla çember içine almışlardı (1837-39). Buna bir karşılık olmak üzere Çerkesler, 1840 yılı ilkbaharında, Karadeniz kıyısı boyunca uzanan kıyı hattı başta olmak üzere, bu hatlara karşı harekata geçmiş, hatları yıkmış ve kalelerin çoğunu da ele geçirmişlerdi.
Bu harekattan önce Türkiye ve İngiltere’den gelen bazı ajanlar, Türk ve İngilizlerin harekata geçilmesi halinde Çerkeslere yardım edeceklerini söylüyorlardı ama bu sözlerin asılsız olduğu anlaşılmıştı. Hiçbir yardım alamayan Çerkesler de, moralleri bozulmuş halde savunmaya çekilmişlerdi.
Öte yandan Ruslar, 1830-39 yılları arasında Adıgelerin “Base Ovası” dedikleri, Kuban Irmağı ile daha batıdaki Laba Irmağı arasında bulunan verimli Adıge toprakları da, Rusların eline geçmişti. Bu topraklarda yaşayan Çerkeslerin (Kuban Kabartay, Besleney, Mahoş, Abaza, vb.) çoğu katledilmiş, bir bölümü de Laba Irmağı batısına sığınmıştı. Ele geçirilen bu Çerkes topraklarında ‘stanitsalar’ (Müstahkem Kazak köyü) kurulmuştu. Doğal olarak, buralardan sürülen Çerkesler, topraklarını geri almak istiyorlardı. İmam Şamil de, naib adı verilen temsilcilerini Çerkesler arasına gönderip şeriat esaslarına göre onları örgütlemeye ve yeniden savaşa katmaya çalışıyordu.
1846’da Şamil, kendi egemenlik alanı olan doğudaki Dağıstan ve Çeçenya ile, en batıdaki Çerkesya arasında bulunan ve Kuzey Kafkasya’yı ikiye bölen stratejik Kabartay bölgesini Rus yönetiminden çıkartmak üzere harekete geçti;amacı Kabartayları yanına çekip Ruslara karşı verilen dinsel görünümlü,ama temelde bağımsızlık içerikli “Müridizm Mücadelesini”, Adıgelerle doğrudan birleşmeyi gerçekleştirerek, Kuzey Kafkasya boyutuna yaymak idi. Ama geleneksel olarak Rus dostu olan Kabartay derebeyleri Şamil’e karşı tavır koydular. Derebeylerinin yardımına gönderilen Rus birliklerinin yakınlaşması ve tehlike oluşması üzerine, Şamil de Çeçenya’daki karargahına geri dönmek zorunda kalmıştı.
Bu yeni durum üzerine İmam Şamil, Ruslarla bir tür ateşkes durumu içinde olan ve kendileriyle doğrudan bir temas olanağı bulunmayan Çerkesya’da yaşayan Müslüman toplulukları örgütlemesi ve yeniden savaşa katması için 30 yaşındaki genç ve enerjik naiplerinden Muhammed Emin’i, temsilcisi olarak Adıgelerin arasına gönderdi. Muhammed Emin, Çerkeslerce verilen adıyla “Mıhamet Emin” ya da kısaca “Naib”, yanında din adamları, kadılar ve muhafızlar olduğu halde, 1848 yılında Çerkesya’ya geldi; Adıge toplulukları, özellikle Abadzehler tarafından dostça karşılandı. 1849 yılı ilkbaharında Mahoş, Yegerukay ve K’emguylar Naib’e bağlılıklarını bildirdiler; Ubın Irmağı boyundaki Şapsığlar da destek sözü verdiler
İmam Şamil, yönetimine aldığı yerlerde köleliği ve derebeyliğini kaldırıp eşitlikçi bir şeriat düzeni (İslami bir devlet yönetimi) kuruyordu. Bu nedenle Naib, yoksul köylüler, özellikle köleler arasında bir özgürlük umudu yaratmıştı. Ama Naib, Şamil’in adaleti ve eşitliği esas alan politikasından saptı, derebeylerinin de desteğini elde etmek için, birkaç eşten oluşan haremine bir K’emguy derebeyinin kızını da aldı. Bu beklenmedik politik sapma, yoksul köylüler ve köleler arasında güvensizliğe ve tepkiye yol açtı.
Naib, 100 aileden oluşan ve muhtarlar tarafından yönetilen bucaklar kurdu. Muhtarın görevi yukarıdan verilen buyrukları yerine getirmek ve istenen sayıda silahlı savaşçıyı Naib’in emrine vermek idi. Birkaç bucak, bir ilçe oluşturuyordu. İlçenin başında bir müftü ile bir kadı görev alıyordu. Bunların üstünde ise, kendisi ile, en yakınlarının yer aldığı bir üst meclis bulunuyordu. Bu mecliste Abadzeh muhtarı Cendere Hacı Hasan, Muhtar Beresbıy, Abdullah İsmail Efendi, Hacı Zade Muhammed Efendi, Kunıko Hanıko ve İbrahim Hanoğlu bulunuyordu.
Örgütleyici çabaları nedeniyle, Naib’e İstanbul’dan bir takdirname ile iki nişan takılı, elmas ve mücevher işlemeli bir kaftan gönderilmişti[4].
Naib, kısa sürede, Rus sığınmacı ve esirlerden devşirme bir özel ordu kurmayı, Base Ovasından sığınanların ve Abadzehlerin desteğini almayı başardı. Ardından bu küçük özel ordusunu bir baskı aracı olarak kullanmaya başladı, ayrıca Abadzehlerden “Murtazıklar” adını verdiği üniformalı birlikler de oluşturdu. İmam Şamil’in daha etkin mücadele istekleri sonucu, Adıgelerin savunmada kalma genel stratejisini bozup, 1849 yılı boyunca Rus mevzilerine 101 adet saldırı yöneltti. Ruslar da, karşılık olarak,ayırımsız bütün Adıgelere yönelen daha sert misillemelerde bulundular. Ayrıca Ruslar, Adıgelerin “vahşi”, “eşkıya” ve iflah olmaz “haydutlar” oldukları biçiminde bir dezenformasyon, maksatlı bilgilendirme fırsatı da yakaladılar.
Naib’in, terörü de kullanan şer’i uygulamaları (bu arada demokratik yaşama alışmış Abadzehlere ve devşirmelere bile, zorla, günde beş vakit namaz kıldırması) yanında, bazı sanayileşme çalışmalarını da başlattığı bilinmektedir.
Naib, kurdurduğu şeriat mahkemeleri ile, hırsızların elini kesme, muhalifleri kuyularda hapsetme ve idam gibi sert cezalar uygulatmaya, geleneksel mahkemeleri kaldırmaya başladı. Bu durumlar karşısında, böylesine davranışlara alışık olmayan topluluklar, yani Abadzehler dışındaki Adıge toplulukları, özellikle Şapsığlar şeriat mahkemelerini ateşe verip yaktılar ve murtazıkları bölgelerinden kovdular
Muhammed Emin’in etkinliği uzun sürmedi, sonunda Unbi (Umpa) Dağlarında Ruslara yenilip eski gücünü ve saygınlığını yitirdi. 16 Temmuz 1851’de Kuban bölgesi Şapsığları Muhammed Emin’in Anthir (Антхыр)’deki istihkamını ve şeriat mahkemesi binalarını yıktılar. Burada Ruslarla yeniden ticaretin başlatılması ve Naib yanlısı olan bütün din adamları zümresine yönetimden el çektirilmesi kararları alındı. Ayrıca Karadeniz kıyısında Aşe ve Psezuapse (Psışu) ırmakları yöresinde yaşayan Şapsığlar da, 12 Ağustos 1851’de Lazarevsk Kalesi yakınlarında toplanıp Muhammed Emin’i tanımama ve Ruslarla ticari ilişkileri başlatma kararı aldılar. Halk savaşı ve savaş gerekçesiyle Muhammed Emin tarafından konulmuş olan ağır vergileri ödemeyi istemiyordu.
Kırım Savaşı ve Çerkesler
1853-56 Kırım Savaşı sırasında, Çerkesya, böylesine bölünmüş ve pasifleşmiş bir durumdaydı. Savaş koşullarından yararlanma ve yeniden “genişleme” planları yapan Osmanlılar, eski bir Rus subayı olup Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan Seferbey Zaneko’yu (Занэкъо Сэфэрбэй), “Çerkesistan Valisi Sefer Paşa” ünvanını vererek Tuapse’ye gönderdiler. Ama, yörede yaşayan ve bağımsızlıklarını her şeyin üstünde tutan Şapsığlar bu tür bir “Osmanlı Valiliğini” tanımadılar. Sefer Paşa da, kuzeye, eski memleketi Natuhay yöresine gitti, ama orada da önemli bir etkinlik gösteremedi.
Sonuç olarak, dışlanmışlık nedeniyle Türklere kırgın olan Naib ile Osmanlı Valisi Sefer Paşa arasında bir tür gizli rekabet de başladı. Çerkesler, Kırım Savaşına doğrudan katılmadılar, ama Kafkasya’daki Rus birliklerinin önemli bir bölümünün cepheye sürülmesini de engellemiş oldular; böylece Müttefiklere (İngiliz ve Fransızlara) dolaylı bir destek sağlamış oldular, ama bu yüzden, kendi sonlarını da hazırladılar. Artık Ruslar, egemenlik alanları içinde bir ada gibi kalmış olan Çerkesya’yı, halkı ile birlikte yok etme yollarını araştırmaya başlamışlardı (1857).
Muhammed Emin’in Ruslara sığınması
Kırım Savaşı’ndan sonra Ruslar tüm güçleriyle, önce Şamil’in üzerine yürüdüler. Şamil 6 Eylül 1859’da Dağıstan’ın Gunip Dağında Ruslara teslim oldu. Muhammed Emin de, Aralık 1859’da, anlaşmalı olarak Ruslara teslim oldu. Rus generallerinden Filipson, Muhammed Emin’in, sadece bir din adamı olarak Abadzehler arasında oturmasına izin verdi, ama Rusların istediği biçimde Çerkesleri barışa (boyun eğmeye) yöneltemedi. Söylendiğine göre, Naib, Çerkeslerin savaş planlarını da Ruslara sunmuştu.
Nitekim Ruslar, Naib’i ömür boyu yıllık maaşa bağladıkları gibi Türkiye’ye gitmesine de izin verdiler. Naib, karılarını da yanına alıp gizlice Türkiye’ye göç etti.
Ruslara teslim olmasından ve Türkiye’ye gitmesinden sonra, Naib’in ele geçirilen Rus esirlerden oluşma devşirme ordusu askerleri de, 1826’daki “Yeniçeri katliamında” olduğu gibi, katı Abadzehler tarafından katledildiler.
Naib’in, Türkiye’de,kendisini bir hain olarak gören Çerkesler taraından sürekli arandığı ve öldürülmek istendiği, saklanmak için, gizlice Bursa Armutköy’e yerleştiği söylenmektedir, çok sayıdaki karılarının ve kendisinin mezarı, hepsi de bir arada, Armutköy’dedir.
Kaynak:https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Emin_(Da%C4%9F%C4%B1stan)